EV_SICACIK YUVA:

 

 

Anılar

Şehir hayatından rahatsız oldum
Köydeki yaşantım bundan iyiydi
Havasız yaşantı şistimde doldum
O yaylanın başı bundan iyiydi

Yoksulu zengini belli dolmuyor
Sıkıntılı günler zaman dolmuyor
Aç kalsan sokakta kimse sormuyor
O tarhana aşı bundan iyiydi

Oturduğum evin dar bir odaysa
Badana olmamış her yer karaysa
Hele düşün birde evin kiraysa
O evinin taşı bundan iyiydi

Yoksulluk çoğalmış boydan aşıyor
Bardan çıkmış sarhoş
yolu şaşıyor
Zengin olan insan rahat yaşıyor
Yüce dağın kaşı bundan iyiydi

Mustafa kürekle yonca sulardın
Bazen tırpan bazen elle yolardın
Tanış insanlardan köyümü sorardım
O mahsülün yaşı bundan iyiydi
 

Mustafa Tonbul



BİZİM EVİN HALLERİ

Kız, söz dinlemez anadan soğuk 
Oğlan kazık kadar,oldu bir kavuk 

Ziyan eder yakar,pişiremez tavuk
Ne olacak böyle,bizim
evin halleri

Sigortalar atar ışıklar söner
Biraz zor gördümü başları döner
Alır eline sopayı,çocukları döver
Ne olacak böyle,bizim evin halleri

Baba kendi halinde,sahiplenmez ocağı
Çocuklar
kolay görmez baba kucağı
Süpürmez evini,toplamaz köşe bucağı
Ne olacak böyle,bizim evin halleri

Ortalık toz içinde,biraz sil süpür
Düşmüyor kimsenin ağzından küfür
Kalkar sofradan,söylemez şükür
Ne olacak böyle,bizim evin halleri

Taşar yemeği,ocak üstü silmez
Bütün suratlar asık,yüzler gülmez
Çay demlemez,çorba nedir bilmez
Ne olacak böyle,bizim evin halleri

Biraz bağırdımmı suratlar asılır
Sara nöbeti tutar,her yanı kasılır
Pilavı taş gibi,üstüne çivi çakılır
Ne olacak böyle,bizim evin halleri

07/06/2005
 

Abdullah Özen


 

Açma evin sırrını

Açma evin sırrını sonra yuvan dağılır
Yaşın bulmuş elliyi halen yavan sağılır
Zannedersin bu akılla problemin dağılır
Ahmak olma bu laflarla yaşantınız dağlanır

Ne sırrınız varsa kalsın evin içinde
Dost var düşman var bildiklerin içinde
Ne gereği var konuşulsun halkın içinde
Yine çare sizde sizler çözün bir biçimde
 

Abdurrahman Yıldız


 

Kiracının Çilesi

Evin yoksa kardeş, maraton başlar
Kapı kapı dolaştırır el seni
Çileden çıkarır zamansız göçler
Kapı kapı dolaştırır el seni

Ev islenir diye soba yaktırmaz
Duvarlar dökülse çivi çaktırmaz
Eşiğinden içeriye baktırmaz
Kapı kapı dolaştırır el seni

Evin sahibi ya, kasılır durur
Sözleşme bitmeden söz dokundurur
Sana
huzur vermez, beyninden vurur
Kapı kapı dolaştırır el seni

Ev kirası endekslidir dolara
Henüz oturmadan, istenir para
Gücün yoksa düşün dur kara kara
Kapı kapı dolaştırır el seni

Çocuğun çok ise, ev de vermezler
Sokaklarda kalsan halin sormazlar
Ağlasan da, gözyaşını görmezler
Kapı kapı dolaştırır el seni

Kiracıyı değil, sever parayı
Dediği olmazsa açar arayı
Bitkin düşen ev arayı arayı
Kapı kapı dolaştırır el seni

Mehmet Postallı

 

Eski Ev

Bahçesi hanımeli kokardı
Hala baharda güller açardı
Belli vaktiyle laleler de vardı
Sona erdi eski evin öyküsü
Yeni evin konuşuluyor örgüsü
Hali kalmamıştı yıkıldı yıkılacak
Hali kalmamıştı değerleri koruyacak
Ahşap
malzemeyi kamyona yüklediler
Anıları götüremediler...
 

Pelin Atila

 

Neye Yararsın


Senin deniz evin varmı,
Senin yayla evin varmı,
Senin yatın, katın varmı,
Yoksa sen neye yararsın.


Bankada hesabın varmı,
Dövizin ve mövizin varmı,
Söyle hepsi bu kadar mı,
Öyleyse neye yararsın.


Çek senetten ne HABER?
 
İhaleden yokmu bi HABER.
Para yoksa dostluk biter,
Öyleyse neye yararsın.


Makam ve mevkiin nedir,
Eldekiler ne gelir getirir,
Birgün dostlar yer bitirir,
Öyleyse neye yararsın.


Ben çok zenginim bilsen,
Bir gün gözlerime gülsen,
Eğer bir gün demezsen,
Öyleyse neye yanarsın.
 

Yusuf Önder Bahçeci

GARIP AILE

Bu ailede bir gariplik var
Ama ne?

Kadın külhanbeyi vari
Sesleniyor beyine
Adam ellerini önlüğe kurulayarak
El pençe divan
Oğlan evin bir köşesinde
Bir şeyler anlatıyor
Uzun saçlı pembe yanaklı
Bez bebeğine
Evin kızı
Elinde kumanda
Zampink yapıyor
Western filmleri arasında
 

Ara sıra da yan bakış bıyık büküyor
Sağ elinin baş ve işaret parmaklarıyla
Evin hanımı elindeki
Külü düşmek üzere olan
Dumanı üzerinde sigarayı
-Ağzına çerez götürmekte kullandığı
Diğer eliyle işaret ederek-
Bir şeyler istiyor
Elden bırakmadan nezaketi

Sanırım Adam(!) köse
Yumurta gibi suratı
Ama ihmal etmiyor hiç
Bıyık altından gülümsemeyi
Demiştim size
Bu aile bir garip diye
Ama…
Yanılabilirim de…

 29.01.2011 Hasan KARAHİSAR

 

Azrail'i Bekler

Bakıyorum her eve birileri girip çıkar
Bir ev var ki, ne biri girer ne biri çıkar
Akşam olur hep evlerin ışıkları yanar
Bir ev var ki, ne ışığı yanar ne perdesi oynar
Sabah olur evlerin perdeleri pencereleri açılır
Bir ev var ki ne perdesi, ne penceresi açılır
Kış gelir her evin bacası tüter
Bir ev var ki o evin ne bacası tüter ne ışığı yanar
Zaman, zaman tüm evlerin telefonları çalar
Bir ev var ki o evin ne telefonu ne zili çalar
Çünkü o evde bir zamanların efendisi
Birçok kişinin baş tacı iken şimdi baş belası,
Yalnız, hayatın oyunları karşısında hayata küsmüş
Bir garip yaşar
O garip, varsa bitişik bakkala gitmeye hali
O gün hiç değilse kuru ekmekle doyar karnı
Çoğu gün aç, çoğu gün susuz
Tüm geceleri uykusuz
Önceki yaşantısıyla şimdiki hiç mi hiç alakasız
Parasını pulunu dolayısıyla tüm dostlarını yitirmiş
En sadık arkadaşı eski yorgana sarılmış
Gece gündüz yatar, yatar
Belli ki tüm ümidini yitirmiş,
Azrail’i, Azrail’i bekler
 
 
 
 
 
 
 
 

Gülseren Çobanoğlu

 

 

Bir evde de dirlik düzen

Bir evde de dirlik düzen olmaz sa,
Hayır gider içeriye şer yağar.
Bir kapı da ustasını bulmaz sa,
Açık kalır içeriye kar yağar.

DİN unsuru evde temel olmaz sa,
Hane halkı Allah(cc) ını bilmez se,
Helâl yerden eve
kazanç gelmez se,
Belâ gelir ahu feryad zar yağar.

Evin tadı tuzu neş'e si biter,
Sonra bacasında baykuş lar öter,
Gonca gül yerine bet koku tüter,
Has bahçeye taze güle har yağar.

Helâl lokma yemiyorsa bir adam,
Sabun yutmuş gibi olur tas tamam,
İnsanın ahlakı bozulur bundan,
Utanırsın alnınıza ar yağar.

Ev demek aslında Cennete benzer,
İbadetsiz ev de şeytanlar gezer,
O evde her zaman pis duman sızar,
Böyle eve her gün sabah kor yağar.

Ömer Çetinkaya evin Cennet et,
Meşru'u daire keyfe kafidir elbet,
Her işte hayır var aman sabır et,
İyiliğe ahbab ile yâr yağar... 22.02.2006
 

Ömer Çetinkaya

 

 

 

 

Deli

Sımsıcak bir yaz günüydü,
Issız sokaklarda sokak taşını
kendine yastık yapan,
Saçı başı darma dağın
Hali perişan,bir deli gördüm.

-Adın ne senin? dedim
Bana tebessümle güldü.
-Kimin kimsen yokmu? dedim
Utanıp boynunu büktü.
-Evin barkın yokmu? dedim
Sokakları gösterip
Sokak taşını öptü.
-Sevgi ne demek? dedim
'Hani nerde? 'dercesine,etrafı süzdü.
-Ya aşk nedir? dedim
bana bakıp kahkaha attı.
Yavaşca ayağa kalktı
Sonra oynamaya başladı.
Eline aldı bir taş
Karşı evin camlarına attı
Camlar kırılıp parçalanınca,
Oynayarak oradan uzaklaştı...
 
 
 
 
 
 
 
 

Naciye Furan

 

 

 

 

 

Eskiye Özlem

 
 
 
eskiden,
kırkbeş,elli yıl önce yani;
taşınınca mahalleye
yeni birileri,
konu-komşu,
yeni gelene
'hoşgeldin' e giderlerdi.

dara mı düştü
mahalleden birileri,
kırmadan onurunu,gururunu,
dara düşene yardım edilirdi.

her evin kadını,kızı,
mahallenin
erkeklerine emanetti.
elbirliği ile dikilirdi
kızların çeyizleri,
delikanlılara ise,
birlikte kız istenirdi.

hakkın rahmetine kavuştuğunda
mahallenin bir sakini,
günlerce
komşular yaparlardı
o evin aşını,işini.

düğünlerde,derneklerde,
birlikte eğlenilir,
acıların üstesinden,
birlikte gelinirdi.

bu güzelliklerin hiç biri,
ne yazık ki,
kalmadı şimdi.
bırakın aynı mahalleyi,
aynı apartmanda oturan
iki kişi,
tanımıyorlar bile birbirlerini.
ve,
ağızlarına dolamışlar
iki kelimeyi,
diyorlar ki:
'dünya değişti,dünya değişti.'
aslında,
dünya hiç de değişmedi,
sadece insanlar yitirdi
örfünü,âdetini,
dinlemez oldular artık,
yüreklerinin sesini.

kısacası dostlarım;
ne yazık ki,
bize de kala-kala şimdi,
yâd etmek kaldı
o eski günleri
ve
özlemek
o güzel seneleri....

eylül 2007
göztepe
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

 

Tamer Ergenç

 

 

 

 

 

Bizim Evler

Her evin bir abisi vardı bizim mahallede
Evler çiftlik gibiydi kocamanlardı
Bahçeli, havuzlu, tulumbalı
Bazılarının, ön cephesinde pencereler cumbalı
Yollar ne genişti ne dardı
Ne de trafik bu kadardı
Yol boyu Akasyalar, arka bahçelerde bademler
Ön bahçede çardak asması ve güller
Arkası dere idi bizim evimizin, kuzular otlardı,
Derenin öbür yakasında evler de vardı
Tarlalarda gelincikler peygamber çiçekleri
Yol ağızlarında hayrat çeşmeler
Babam da ön bahçeye çekirdekli kırmızı dutlar,
Yan arsaya akasyalar dikmiş vakti zamanında
Dutlar çocuklar yesin diyeymiş annem söylerdi

Yan tarafındaki arsasında evimizin
Yakan top oynardık geceleri, gece yarılarına kadar
Saymakla bitmezdi bizim evin kuzinelerini
Patates,kestane, közlemek için fırınları
Üstlerinde su kazanları boyuma gelirdi boyları
İsraf etmek yoktu savaştan çıkalı henüz on yıl olmuştu
Kapımızın önünden türlü çeşit otlar,yayık ayranı,
Sepet,sepet üzümler geçerdi eşek sırtında

Cumhuriyetin keyfini çıkarıyorduk sessiz güvenilir ortamlarda
Bahçedeki akasyaların beyaz çiçeklerini yerdik
Çocukluk işte,
içlerinde siyah minik böcekler olurdu
Hemen geri çıkarırdık,
ne güzelmiş meğer o günler
Aah bir de babam olsaydı
Şimdi o günler ve o evler
albümlerdeki resimlerde sarardı

 

Yüksel Nimet Apel

 

 

 

 

 

Amca Babam Öldü Çok Oldu

Kaldırım taşları bozulmuş
Sokağın içindeki çukurlara
sular dolmuş,bir sokakta
ilerliyorum

Evler yıkık dökük
Evlerin bacaları neredeyse
Yıkılaçak olukları çürümüş
vaziyette

Besbelli burası fakir bir sokak
Sokağın sağ tarafında
Ahşap bir ev görüyorum
Evin ayakta durması bile mucize

Burda kim oturuyor diye merak ediyorum
Evin kapısının tokmağını
İster istemez çakıyorum
Ahşap kapı ğıçırdıyla açılıyor

Karşıma kapıyı açan
Çelimsiz,Zayıf bir kız
Buyur amca kimi aradınız diye
Kısık sesiyle sesleniyor

Zayıf çelimsiz kızın gözlerinden
Çok zeki ve akıllı olduğunu anlıyorum
Zayıf çelimsiz kısık sesli kızın
Üzerinde solmuş yıpranmış bir elbise

Ayaklarında eskimiş
Uçları havaya doğru kalkmış ayakkabı
Soruyorum kızım baban varmı
Amca babam öldü çok oldu

İçimden keşke sormasaydım diyorum
Peki size kim bakıyor
Komşular yardım ediyorlar
Annen varmı

Annem içeride hasta yatıyor
Amca içeri buyurmazmısınız
İçim burkuluyor içeri giriyorum
Ahşap dar eve girince

Eşyaların çok eski olduğunu görüyorum
Karşımda hasta yatağında yatan bir kadın
Kısık hasta sesiyle hoş geldiniz diyor
Bende geçmiş olsun merhaba diyorum

Eşyalar kırık dökük
Etrafımdaki sandelyelerin ayakları kırılmış
Karşı duvarda bir gaz lambası
Masanın üzerinde duran bozuk eski bir radyo

Herşey yıpranmış durumda
Zayıf çelimsiz kız amca
Birşey içermisiniz
Bende zahmet olmasın sonra içerim
teşekkür ederim diyorum

Hasta yatağında yatan kadının
Hiç kuvveti kalmamış
Besbelli hastalığı çok ağır
Daha sonra bir hüzünle evden ayrılıyorum

Doğru Vali ve Belediye Başkanlığına gidiyorum
Vali ve Belediye Başkanına anlatıyorum
Hasta Anne bakım için hastaneye yatırılıyor
Küçük çelimsiz kızda

Belediyenin yardımıyla
Yatılı bir okula verilmiş olduğunu görüyorum
İşte insan ve insana verilen değeri
Biraz daha anlıya biliyorum
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Mustafa Cemil Dirier

 

 

 

 

Kaçak

Evin gölgesinde çınar
çınarın gölgesinde salıncak
salıncakta çocuk dalgın
düşünür babam düşünür
babam ne olacak

Yolun altında köprü
köprünün altında dere
birde aç ve yorgun kaçak
avucunun altında yüreği
durdu babam duracak

Hiçbir zaman yetmedi gücü
ağırlığına tetiğin
kimseye tek kurşun
sıkmadı kaçak

Derken saklandı çınarın ardına
sus dedi usulca salıncaktaki çocuğa
geçip gidiyorlardı jandarmalar
neredeyse inanmıştı kurtuluşuna

Ancak tutamadı çocuk kendini
gizleyemedi ertelenmiş sevincini
yıldırım hızıyla sıçradı kaçak
çocuğa siper etti bedenini

Ya çok hafifti tetikleri
ya da çok güçlüydüler
karısı ve çocuğu önünde kaçağı
göz kırpmadan öldürdüler

Elinde bir şey taşıyordu kaçak
peşindekiler silah sandıydılar
oysa tüm gece taşıdığı
çocuğuna bir oyuncak

Evin gölgesinde bir çınar
çınarın gölgesinde salıncak
salıncağın gölgesinde boylu boyunca
sırtından vurulmuş kaçak
ve çimlerin arasında yaralı
can çekişen bir oyuncak.

28/10/1997
 
 
 
 
 
 
 
 

Hayrettin Turan

 

 

 

 

 

Keloğlan

'Bir varmış,
Bir yokmuş' la başalar
hayatın .
Az gidilen,
Uz gidilen yollar ötesinde
Bir evin vardır küçücek,
Bir anan vardır ihtiyar.
Senin de gençliğin vardır Keloğlan
Seninde başında sevda,
senin de...

Yaşadık çocuk günlerimizi,
Kaygusuz günlerimizi yaşadık.
Düşündüklerimiz masallardan ırak.
Bırak be Keloğlan bırak.!
Öylesine değişti ki dünya
Ne Kaf dağında dev anası,
Ne padişahın küçük kızı...
Değişti dünya be Keloğlan, değişti.
Bir adın kaldı hatıra bize masallardan.

Unutmam seni Keloğlan
Yattığı yer nur olası nenemin
Mangal başında kış geceleri
Seni anlatışını unutmam.
Hani:
'Bir evin varmış küçücek
Bir anan varmış kocamış.
Seninde
gençliğin varmış Keloğlan
Senin de başında sevda...'
Benim de....
 

Şükrü Güzel

 

 

 

 

Gitme Kar Tanesi

gitme kar tanesi
gitme gurbete
sen gurbetti bilmezsin.
yetim olursun
üvey olursun
gurbette unutulursun.

gitme kar tanesi
gitme gurbete
gurbette kaybolursun.



kar tanesi
bu kalp senin
hem evin
hem memleketin.
kar tanesi ben seni
oldugun gibi sevdim.


gitme mar tanesi
gitme gurbete
sen gurbetti bilmezsin.
kar tanesi
evini özlersin
dönülmüyor gurbetten
sen gurbetti bilmezsin.


gitme kar tanesi
gitme gurbete
sen gurbetti bilmezsin
bir gün dönsende
ömrüm ne kadar
belki gec gelirsin.
kar tanesi
bu kalp senin
hem evin
hem memleketin.
kar tanesi ben seni
oldugun gibi sevdim.
 
 
 
 
 
 
 

Ilknur Senkbeil

 

 

 

Hüzün Sokağı Sakinleri

Ben yokum bu zamanlar
Epeydir uğramıyorum hüzün sokağına
Kirada oturduğum evin önü tertemiz
Çıkarken her yeri temizleyip çıkmıştım



Geçen gün sokağın yanından geçerken
Bir ev takıldı gözüme
Baktım ki evim yerli yerinde
Etrafında kimsecikler yok
Tüm ışıklar sönük baca tütmüyor
Eee, Kolay mı o evin tüm gerekliliklerini
KOlayca yerine getirmek?


İnsanları, benim oturduğum sokağın insanları
Yüzleri ne soluktu öyle?
Ne kadar mutsuz ne kadar yorgunlardı
Bazıları vardı sinirden ne yapacaklarını bilmiyorlardı
Kendime bir soru sormak zorunda kaldım
Acaba,acaba ben de mi böyleydim?
Bu sokakta yaşarken



Şimdi çok şükür bir sahil kenarında
Martı sesleriyle gözlerimi açıyorum
Yaşıyorum hayatı yaşarcasına
Temiz mis gibi havası yokmu
İnsanı mest ediyor
Bu yerde hüzün diye birşey yok bulamıyorum
Herşey yolunda yüzüm daima gülüyor



Ara sıra kapım vurulur
Bu sahile gelmeye cesaret edemeyipte
Zoru zoruna gelen birkaç insan çıkar karşıma
Kim ola ki? Eski hüzün sokağı sakinleri
Burayıda öyle bir yere çevirmek isteyeceklerinden
Biraz endişelenirim tabi
Yüzlerine bakarım niyetleri o değil
Bana hüzün sokağından nasıl olupta ayrıldığımı sormaya gelirler
Her defasında gülerim,gülerim ve yine gülerim
Başka ne denebilir ki?
Bir gülümsemenin değiştiremeyeceği ne varki ömrümüzde?


15 eylül 2010 çarşamba
 
 
 
 
 
 
 

Muhammet Furkan Dut


dodurgabeyi.tr.gg
 
Facebook beğen
 
DODURGA BELDESİ
 
İlçe [değiştir]
Dodurga - Çorum ilinin ilçesi,

Diğer (kasba, köy, mahalleler) [değiştir]
Dodurga - Ankara ili Yenimahalle ilçesinin köyü/mahallesi (2008),
Dodurga - Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinin köyü,
Dodurga (Hacıömerler) - Balıkesir ili Dursunbey ilçesinin köyü,
Dodurga - Bartın ili Ulus ilçesinin köyü
Yeni Dodurga - Bilecik ili Bozüyük ilçesinin köyü,
Dodurga - Bilecik ili Bozüyük ilçesinin Kasabası/Nahiye Merkezi
Dodurga - Bolu ilinin merkez köyü/mahallesi (2008),
Dodurga - Bolu ili Mudurnu ilçesinin köyü
Dodurga - Çankırı ili Çerkeş ilçesinin köyü
Dodurga - Çankırı ili Orta ilçesinin Kasabası,
Dodurgalar - Denizli ili Acıpayam ilçesinin Kasabası,
Dodurga - Muğla ili Fethiye ilçesinin köyü
Dodurga - Sinop ili Boyabat ilçesinin köyü Dodurga Barajı

Tödürge - Sivas ili Zara ilçesinin köyü, Tödürge Gölü

Dodurga - Tokat ilinin köyü
0507 8179799_ Ali Beylerbeyi
 
DODURGA TARİHİ:



Dodurganın Tarihi
Orta Asyadan gelen Türk kavimlerin Oğuz Boyunu teşkil eden oymakları arasında yine Büyük Türk Hakanı olan Oğuz Kağan’ın Nizam-ül Mülk yani dünya nizamının mülki idaresini ele geçirmek için altı oğlunu görevlendirdiği hüküm yer alır. Bunları iki kola ayırmıştır. Bunlar Üçoklar ve Bozoklardır, ayrıca bu iki kolun mensup olduğu ve aynı zamanda Oğuz Kağan’ın evlatları olarak varsayılan kişilerde ikiye ayrılır bunlar Denizhan, Dağhan ve Gökhan Üçoklar koluna, Yıldızhan, Ayhan ve Günhan ise Bozoklar koluna mensupturlar. Beldemiz kısaca Oğuzların Bozoklar kolunun Ayhan sancağına teşekkül eden Dodurga oymağına mensuptur. Tarihi Osmanlı ve Selçuklu yazıtlarında hatta Moğolların Anadoluyu istilasını kaleme alan Çin’in tarihi kaynaklarında da yer alan hatta Türk tarihçilerinde desteklediği bu teoridir. Beldemizin ismi Toturga, Totruga isimlerinin gelişmesiyle mükerrer olmuş sonuç itibariyle bugünkü halini almıştır. Dodurga kelimesinin menşei ise Kaşgarlı Mahmud’un “Divan-ü Lügat-it Türk” isimli eserinde Dudriaga olduğu görülmektedir. Kaşgarlıya göre bugünkü Çankırı yöresinin bulunduğu coğrafyada Dodurga beldesine verilen isim Osmanlı Padişahı II.Murad’ın hüküm sürdüğü 1451,1452 yıllarında kadı vekilliği yapmakta olan ve ulema adledilen Dudri ağa yada Bedri ağa isimli kişinin adından gelmiş olabileceği bahsedilmektedir. Yine bununla ilgili olarak ünlü Florensalı seyyah Pegalotti “La Pratica Della Mercatura” isimli eserinde Anadolu beyliklerinde olan iştiraklerinde bir Dudri Ağa’dan bahsetmektedir. Fakat Pegalotti’nin bahsettiği kişinin meskun bulunduğu coğrafi konum Kaşgarlı’nınkiyle bağdaşmamaktadır. Pegalotti’nin iki teorisi bulunmaktadır bunlardan ilki Dudri ağa’nın bugünkü Çankırı bölgesinde 1400’lü yıllarda yaşamış bir bilgin olması, ikinci teorisi ise Dudriağa olarak bilinen bir bölgenin bugünkü Sivas il sınırları içinde yer alan bir yöre adı olduğudur. Fakat tüm bu teorilere rağmen tarihçi ve birçok araştırmacının Çankırı ilinin Dodurga beldesinin ismi teşekkülünü Oğuzlardan aldığını varsaymaktadır. Bu olgu daha kuvvetlidir, çünkü büyük tarihi kaynak olarak bilinen Oğuzların Oğuzname isimli resmi belgesine göre Oğuz boy ve kolların ismi Oymakların ismi Selçukluların Anadolu’ya yerleşmesinden sonra yurt edindikleri bölgeler her oymak kendi adını vermiştir. Dolayısıyla tarihi süreçte göçebe olarak hayatlarını idame ettiren bu oymaklar çadır hayatından yerleşik hayata geçtiklerinde dolayısıyla Dodurga imside burada meskun bulunan oymağın ismi olması sebebiyle yerleşik düzende bölgenin ismi haline gelmiştir. Bunun yanı sıra Dodurga ismini taşıyan bugün çeşitli illerde 24 belde bulunmaktadır. Ayrıca 1520 ve 1566 yılları arasında hüküm sürmüş olan Kanuni Sultan Süleyman devrinde Dodurga Beldemiz Ankara’da bulunan Haymana sancağına bağlıydı fakat o devirde belde değil oymak olarak adlandırılmaktaydı. Yine bunlara ek olarak Türkolog olan İsveçli A.Vamberyan Anadolu oymaklarıyla ilgili bir liste hazırlamış bu listeye göre Dodurga beldemizin ismi Dodoung olarak yer almış yine o dönemlerde konsolosluk görevini yürüten General Petruseviç’in arşivlerinde de beldemizin ismi Doudougah olarak yer almıştır. Petruseviç’e göre Ankara’da meskun bulunan Gökmene sancağının en büyük nüfusa sahip Doudougah oymağıydı. (Dodurga hem Ankara’ya bağlı hem Haymana hem Gökmene sancaklarında bulunmaktaydı.) Petruseviç’e göre bu oymak 1880 yıllarında 4000 vergi nüfusuna sahipti. Ancak 4000 kişiyle adledilen Dodurga oymağının sadece beldemizle sınırlı olmadığı Ankara çevresinde bağlı diğer oymaklarında mensup olduğu bir teşekkül olduğu sanılmaktadır.
Dodurganın Damgası
Oğuz soyuna mensup 24 Oğuz boyunun ayrı ayrı damgaları bulunmaktaydı. Bugün nasıl ki her devlet dairesinin bir resmi mührü var ise Oğuzlarda da her boyun bir resmi mührü vardır. Dodurga beldemizin de Oğuzun yirmi dört boyundan birini teşkil etmesi sebebiyle bir mührü bulunmaktadır. (Bu mühür yukarıda verilmiştir.) Dodurganın mührü bir çok tarihçi tarafından değişik şekillerde tanımlanmıştır. Bugün tarihçilerce geçerli ve doğru kabul edilen aşağıda belirttiğimiz Kartal resmini andıran kafa ve kanat kısmının ima edildiği figürdür. Zaten Dodurga oymağının işaretide Kartal olarak adlandırılan kuş simgesidir.

Bu damgalar Selçuklu ve Osmanlı hanedanlıklarında resmi idarelerde kullanılır, kadı ve oymak beylerinin halkı yönlendirmeleri ve resmi yazıt tespitlerinde bu mühürler kullanıldığı söylenmektedir. Hatta bu mühürlerin benzerlerini Osmanlı padişahları ve devlet erkanına mensup kişilerde kullanmaktaydı.

Dodurganın İşareti
Dodurga oymağı aslında Türkî coğrafyanın bir çok yerine dağılmıştır. Bu oymaklar günümüz itibariyle siyasi, iktisadi ve kültürel anlamda birbirlerinden kopmuştur. Ancak tarihinde tarihinde değişmez bir parçası olan amblemini yani işaretini kaybetmemiştir. Buna en yakın örnek olarak bizde Dodurga oymanğının işareti olan Kartal figürünü Dodurganın Sesi isimli dergimizin amblemi olarak kullanmaktayız. Bunun yanı sıra Sivasın Dodurga mezrasındaki halk, Tokat’ın Turhal ilçesine bağlı Dodurga yaylasındaki köylüler, Amasya’nın Sarı Kurşun köyündeki Dodurga oymağına mensup birkaç aileden teşekkül olan halk, Tarsus bölgesinde yaşayan ve bugün Varsak Türkmenleri olarak adlandırılan Türkmen beylerinin mensup olduğu Dodurga oymağına dahil bütün beyliklerin hemen hemen hepsi Kartal figürünü kendi işaretleri kabul etmektedirler.
Değerli hemşehrilerimiz ; Dodurga beldemizle ilgili her şeyi güzümüzün yettiğince sizlere aktaracağız lakin bu çalışmalarda büyük çabalar sarf edilmektedir. Sizlerin desteğiyle birlikte bu güçlüklerin üstesinden geleceğimize inanmaktayız. Bu nedenle destek, öneri, özeleştirilerinizi bekliyoruz.

Dodurga Kelimesinin Anlamı
Dodurga kelimesini bugün kime sorsanız beldemizin adından ibaret olduğunu ifade edecektir. Fakat Dodurga kelimesi şayet Oğuz’un 24 boyunun Dodurga oymağının mensubiyetindeyse bir çoğumuzun bildiği gibi belde ismini oluşturmaktadır. Ancak Oğuznameye göre her oymağın bir adı ve bu adın bir anlamı ayrıca her oymağın bir işareti, damgası ve sayısı bulunmaktadır. Dodurga kelimesinin anlamıda bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı kayıtları, Selçuklu arşivleri ve Türk Tarihi araştırıldığında ortak sonuç olarak Oğuz kaynaklarının nitelendirdiği anlam ortaya çıkmaktadır. Bu anlam şudur ki Dodurga demek; Ülke alan, zapt eden, Yurt tutan anlamını taşımaktadır. Tarihi kaynaklar irdelendiğinde 1040 yılında başlayan Selçuklu hanedanlığının kurulma aşamasındaki yıllarda büyük bir payeye sahip olmuşlardır. Bunun yanı sıra yine Anadolu Selçuklularının hüküm sürdüğü 1077-1308 yılları arasında Dodurga oymağı bugünün tabiriyle süvari öncü birlik olmuştur. Bu nedenle Dodurga’nın anlamı Ülke alan, Yurt edinen olarak tarihteki yerini almıştır.


 

 
Bugün 84 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol