DÎNİMİZDE KADININ ÇALIŞMASI:

"Allah, evlerinizi, sizin için, bir huzur ve sükûn yeri yaptıhttp://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif" buyurulmuşturhttp://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif (En-Nahl/80http://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif) 

Kadınların çalışması

 

Sual: Kadınların çeşitli sanayi kollarında çalışmasında
bir sakınca var mıdır?

CEVAP
Dinimizde kadın, geçim derdinden,
düşüncesinden muaf tutulmuştur.
O, çalışarak, didinerek para kazanmaya,
bunun için beş vakit namazı aksatmaya,
başını, kolunu açarak
veya erkeklerin arasına karışarak
günah işlemeye mecbur değildir.
Her şeyi onun ayağına getirmek mecburiyeti vardır.
Dinimiz ona bu kıymeti vermiştir.

 

Bir mühim nokta da, çalışacak hanımın beyi ile olan durumudur.
Hanımın çalışması beyinin izin ve rızasına bağlıdır.
Beyinden izin çıkmaz,
rızası söz konusu olmazsa hanımın çalışması meşru da olmaz,
makul de görülmez.

 


Değerli Kardeşimiz;
Herkes fıtratının gereğini yerine getirmelidir.
Öncelikle kadının fıtratı
çalışmaya para kazanmaya uygun değildir.
Kadın fıtratını bu yönde zorlarsa
diğer tarafta bazı güzel özelliklerini de kaybetmeye başlıyor.

Erkeğin fıtratı da çalışıp evin geçimini sağlamak üzeredir.
Erkek de fıtratının gereğini yerine getirmelidir. 

Bir ailede kadın da çalışmaya başlarsa
ailede bir takım huzursuzluklar çıkabilir.
Bu gayet normaldir.
Çünkü kadın kendi fıtratının gereği dışında hareket etmiştir. 

İdeal olanı kadının mecbur kalmadıkça çalışmamasıdır.
Rahat yaşayalım çok para
kazanalım derken ailede huzur kalmıyor.


Özellikle erkeklerle birlikte çalışan bir kadının
durumu daha da yıkıcı olabilmektedir.
Çalışma ortamında erkeklerden sürekli
güzel söz ve iltifat gören bir kadın
evde eşinden alacağı iltifatları yetersiz ve değersiz
görmeye başlayabilmekte bu da aileyi temelden sarsmaktadır.

 

 Buhari’de bulunmaktadır :
Kadının çalışması kocasının evindedir.
Bu hadis Hz. Ali’den rivayet edilmiştir.
Yine Hz. Ali ‘den rivayet edilen bir hadiste
şöyle söylenmektedir:
“ Hz. Fatma, un değirmeni çalıştırmaktan
elleri patlayıp acıdığı için,
halini arz etmek amacıyla
Allah’ın Resulünün yanına geldi.
Duymuştu ki, savaşta esirler edinilmişti.
Bunlardan birini,
ev işlerinde kendisine yardımcı olmak üzere,
babası olan
Sevgili Peygamberimizden istemek niyetindeydi.
Ama esirlere rastlayamadı.
Bu durumu Hz. Aişe’ye anlattı.
Hz. Aişe, annemiz peygamber efendimize
Hz. Fatma annemizin söylediklerini söyleyince,
Efendimiz yanlarına gelip aralarında oturdu.
Hz. Fatma diyor ki
“Öyle ki, Allah Resulünün ayaklarının
soğukluğunu vücudumda hissettim.
” Ve dedi ki: “İstemiş olduğunuz kölelerden
daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi?
Yatağınıza girdiğinizde,
otuz üçer kere Sübhanallah, elhamdülillah
ve otuz dört kere de Allah-hu Ekber deyin.
” Bu sizin için hizmetçiden daha hayırlıdır.” (Fethü’l-Bari, C. 9, S. 506)

Rivayet olunur ki,
Allah’ın Resulü, Hz. Ali ile Hz. Fatma arasında iş bölümü yaparak,
dışarıyla ilgili işleri Hz. Ali’nin üzerine,
evin içiyle ilgili işleri de, Hz. Fatma’ya yüklemişti.
(Haşiyetü’r-Reddi’l-Muhtar, C.3, C. 579)

 

Kadın çalışmalı mı?
Onun da ev geçimine
katkıda bulunması lazım gelmez mi? Vs..

Bu veya buna benzer
laflar söyleyenler
acaba ne kadar sa­mimidirler?!

Kadının çalışmasını isteyenlerin
en baştan kendi düzenli aile hayatları yoktur.

Bu toplumun hallerinden
hem haberdar olup hem de bu toplumun içerisinde,
kadının işçi-memur olarak çalışmasını isteyenlerin,
aynı zamanda herhalde insafları da yoktur.
Kadına acımamakta, işkence etmekten hoşlanmaktadır­lar.
Onlar aslında
kadınların her türlü bağdan
koparılmasını istemektedirler.

Kadın çalışmalı diyenlerin,
bar ve pavyonlarda çalışan
kadınlara hiç acıdıklarını göremezsiniz.

Ama bu insanları
bar­ pavyon kadınlarıyla beraber görebilirsiniz.

Niyetleri anlaşılmıyor mu?!
Kadınların evdeki
yaptıkları işler zaten on­ların yorulmasına yetiyor.
Hamile olmak, doğum yapmak,
ço
cuk terbiyesi, çamaşır-yemek-bulaşık ...
Bunlar bir kadına iş olarak da,
yıpranması için de yeter de artar bile.
 


Özetleyelim:

Kadının esas vazifesi evindedir.
O da terbiye ve idaredir.

Onun, kayıtsız şartsız,
kötü vaziyetler düşünülmeden
serbest hayata bırakılması doğru değildir.
Ev geçimi ve para kazanmak onun vazifesi de değildir.
 



Bir kadının iş yerinde çalışması için belli başlı şartlardan biri,
tesettürüne mani olunmaması,
vekar ve ciddiyeti hafife alınmamasıdır.
Aynı zamanda bu iş yerinde
başka insanlar da bulunması
ve 
kadın tek erkekle başbaşa kalmamasıdır. 

 

Zira bir kadın bir erkekle başbaşa kalırsa
üçüncülerinin şeytan olacağını Efendimiz bildirmiştir.

Hem böyle bir yalnızlıkta halvet vaki olduğundan
erkeğe mehr-i misil gibi maddi ceza,
 
kadına da tazir gibi dini ceza terettüb eder. 

Zaten çalışıp kazanma mecburiyeti erkek içindir. 
Kadın evinde oturur, çoluk çocuğuna bakar.
Erkek ise dışarda çalışıp çabalayarak
 
kadının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalır.
Bizim sözünü ettiğimiz şartlar,
herhalde böyle hamisi olmayan
ihtiyaç içinde çırpınan 
kadınlar içindir.
Kocası izin vermeyen 
kadın zaten çalışma hakkına da sahip sayılmaz.
Kocasının kazancıyla idare etmesi şart olur,
yahut beyinin izni gerekir.
 

 

Bir kadının, kapalı bir yerde
yalnız olarak yabancı bir kimse
ile birlikte kalacak olursa
halvet olduğundan haramdır.
(el-Fıkıh 'ala'l-Mezahip el-Arbaa, c.3 s.125).


 

 

 

Taviz Vermem Özümden

Gözüm yoktur benim, kralların tahtında, 
Hiç 
ihtiyaç  duymam, toprakların altında, 
Tüm canlılar yaşar, ne var ise bahtında, 
Doğruları bırakıp, taviz vermem özümden… 

Yaşamda manâyı, yalan sözle çözemem, 
Yalanı söylesem, başım dimdik gezemem, 
Bütün dünya malı, sizin olsun istemem, 
Doğruları bırakıp, taviz vermem özümden… 

Bu aklım karıştı, yüzsüzler sayesinde, 
Bir okka tükürsem, gül açar yüzlerinde, 
Çevrem  onlarla dolu, kalmışım tam içinde, 
Doğruları bırakıp, taviz vermem özümden… 

Tüm çivisi çıkmış, bizim yalan 
dünyanın
Her anlamı yitmiş, şanlı kara sevdanın, 
Çok şeyden vazgeçtim, bu sözlere inanın, 
Doğruları bırakıp, taviz vermem özümden…
 

Osman İnci


dodurgabeyi.tr.gg
 
Facebook beğen
 
DODURGA BELDESİ
 
İlçe [değiştir]
Dodurga - Çorum ilinin ilçesi,

Diğer (kasba, köy, mahalleler) [değiştir]
Dodurga - Ankara ili Yenimahalle ilçesinin köyü/mahallesi (2008),
Dodurga - Afyonkarahisar ili Sandıklı ilçesinin köyü,
Dodurga (Hacıömerler) - Balıkesir ili Dursunbey ilçesinin köyü,
Dodurga - Bartın ili Ulus ilçesinin köyü
Yeni Dodurga - Bilecik ili Bozüyük ilçesinin köyü,
Dodurga - Bilecik ili Bozüyük ilçesinin Kasabası/Nahiye Merkezi
Dodurga - Bolu ilinin merkez köyü/mahallesi (2008),
Dodurga - Bolu ili Mudurnu ilçesinin köyü
Dodurga - Çankırı ili Çerkeş ilçesinin köyü
Dodurga - Çankırı ili Orta ilçesinin Kasabası,
Dodurgalar - Denizli ili Acıpayam ilçesinin Kasabası,
Dodurga - Muğla ili Fethiye ilçesinin köyü
Dodurga - Sinop ili Boyabat ilçesinin köyü Dodurga Barajı

Tödürge - Sivas ili Zara ilçesinin köyü, Tödürge Gölü

Dodurga - Tokat ilinin köyü
0507 8179799_ Ali Beylerbeyi
 
DODURGA TARİHİ:



Dodurganın Tarihi
Orta Asyadan gelen Türk kavimlerin Oğuz Boyunu teşkil eden oymakları arasında yine Büyük Türk Hakanı olan Oğuz Kağan’ın Nizam-ül Mülk yani dünya nizamının mülki idaresini ele geçirmek için altı oğlunu görevlendirdiği hüküm yer alır. Bunları iki kola ayırmıştır. Bunlar Üçoklar ve Bozoklardır, ayrıca bu iki kolun mensup olduğu ve aynı zamanda Oğuz Kağan’ın evlatları olarak varsayılan kişilerde ikiye ayrılır bunlar Denizhan, Dağhan ve Gökhan Üçoklar koluna, Yıldızhan, Ayhan ve Günhan ise Bozoklar koluna mensupturlar. Beldemiz kısaca Oğuzların Bozoklar kolunun Ayhan sancağına teşekkül eden Dodurga oymağına mensuptur. Tarihi Osmanlı ve Selçuklu yazıtlarında hatta Moğolların Anadoluyu istilasını kaleme alan Çin’in tarihi kaynaklarında da yer alan hatta Türk tarihçilerinde desteklediği bu teoridir. Beldemizin ismi Toturga, Totruga isimlerinin gelişmesiyle mükerrer olmuş sonuç itibariyle bugünkü halini almıştır. Dodurga kelimesinin menşei ise Kaşgarlı Mahmud’un “Divan-ü Lügat-it Türk” isimli eserinde Dudriaga olduğu görülmektedir. Kaşgarlıya göre bugünkü Çankırı yöresinin bulunduğu coğrafyada Dodurga beldesine verilen isim Osmanlı Padişahı II.Murad’ın hüküm sürdüğü 1451,1452 yıllarında kadı vekilliği yapmakta olan ve ulema adledilen Dudri ağa yada Bedri ağa isimli kişinin adından gelmiş olabileceği bahsedilmektedir. Yine bununla ilgili olarak ünlü Florensalı seyyah Pegalotti “La Pratica Della Mercatura” isimli eserinde Anadolu beyliklerinde olan iştiraklerinde bir Dudri Ağa’dan bahsetmektedir. Fakat Pegalotti’nin bahsettiği kişinin meskun bulunduğu coğrafi konum Kaşgarlı’nınkiyle bağdaşmamaktadır. Pegalotti’nin iki teorisi bulunmaktadır bunlardan ilki Dudri ağa’nın bugünkü Çankırı bölgesinde 1400’lü yıllarda yaşamış bir bilgin olması, ikinci teorisi ise Dudriağa olarak bilinen bir bölgenin bugünkü Sivas il sınırları içinde yer alan bir yöre adı olduğudur. Fakat tüm bu teorilere rağmen tarihçi ve birçok araştırmacının Çankırı ilinin Dodurga beldesinin ismi teşekkülünü Oğuzlardan aldığını varsaymaktadır. Bu olgu daha kuvvetlidir, çünkü büyük tarihi kaynak olarak bilinen Oğuzların Oğuzname isimli resmi belgesine göre Oğuz boy ve kolların ismi Oymakların ismi Selçukluların Anadolu’ya yerleşmesinden sonra yurt edindikleri bölgeler her oymak kendi adını vermiştir. Dolayısıyla tarihi süreçte göçebe olarak hayatlarını idame ettiren bu oymaklar çadır hayatından yerleşik hayata geçtiklerinde dolayısıyla Dodurga imside burada meskun bulunan oymağın ismi olması sebebiyle yerleşik düzende bölgenin ismi haline gelmiştir. Bunun yanı sıra Dodurga ismini taşıyan bugün çeşitli illerde 24 belde bulunmaktadır. Ayrıca 1520 ve 1566 yılları arasında hüküm sürmüş olan Kanuni Sultan Süleyman devrinde Dodurga Beldemiz Ankara’da bulunan Haymana sancağına bağlıydı fakat o devirde belde değil oymak olarak adlandırılmaktaydı. Yine bunlara ek olarak Türkolog olan İsveçli A.Vamberyan Anadolu oymaklarıyla ilgili bir liste hazırlamış bu listeye göre Dodurga beldemizin ismi Dodoung olarak yer almış yine o dönemlerde konsolosluk görevini yürüten General Petruseviç’in arşivlerinde de beldemizin ismi Doudougah olarak yer almıştır. Petruseviç’e göre Ankara’da meskun bulunan Gökmene sancağının en büyük nüfusa sahip Doudougah oymağıydı. (Dodurga hem Ankara’ya bağlı hem Haymana hem Gökmene sancaklarında bulunmaktaydı.) Petruseviç’e göre bu oymak 1880 yıllarında 4000 vergi nüfusuna sahipti. Ancak 4000 kişiyle adledilen Dodurga oymağının sadece beldemizle sınırlı olmadığı Ankara çevresinde bağlı diğer oymaklarında mensup olduğu bir teşekkül olduğu sanılmaktadır.
Dodurganın Damgası
Oğuz soyuna mensup 24 Oğuz boyunun ayrı ayrı damgaları bulunmaktaydı. Bugün nasıl ki her devlet dairesinin bir resmi mührü var ise Oğuzlarda da her boyun bir resmi mührü vardır. Dodurga beldemizin de Oğuzun yirmi dört boyundan birini teşkil etmesi sebebiyle bir mührü bulunmaktadır. (Bu mühür yukarıda verilmiştir.) Dodurganın mührü bir çok tarihçi tarafından değişik şekillerde tanımlanmıştır. Bugün tarihçilerce geçerli ve doğru kabul edilen aşağıda belirttiğimiz Kartal resmini andıran kafa ve kanat kısmının ima edildiği figürdür. Zaten Dodurga oymağının işaretide Kartal olarak adlandırılan kuş simgesidir.

Bu damgalar Selçuklu ve Osmanlı hanedanlıklarında resmi idarelerde kullanılır, kadı ve oymak beylerinin halkı yönlendirmeleri ve resmi yazıt tespitlerinde bu mühürler kullanıldığı söylenmektedir. Hatta bu mühürlerin benzerlerini Osmanlı padişahları ve devlet erkanına mensup kişilerde kullanmaktaydı.

Dodurganın İşareti
Dodurga oymağı aslında Türkî coğrafyanın bir çok yerine dağılmıştır. Bu oymaklar günümüz itibariyle siyasi, iktisadi ve kültürel anlamda birbirlerinden kopmuştur. Ancak tarihinde tarihinde değişmez bir parçası olan amblemini yani işaretini kaybetmemiştir. Buna en yakın örnek olarak bizde Dodurga oymanğının işareti olan Kartal figürünü Dodurganın Sesi isimli dergimizin amblemi olarak kullanmaktayız. Bunun yanı sıra Sivasın Dodurga mezrasındaki halk, Tokat’ın Turhal ilçesine bağlı Dodurga yaylasındaki köylüler, Amasya’nın Sarı Kurşun köyündeki Dodurga oymağına mensup birkaç aileden teşekkül olan halk, Tarsus bölgesinde yaşayan ve bugün Varsak Türkmenleri olarak adlandırılan Türkmen beylerinin mensup olduğu Dodurga oymağına dahil bütün beyliklerin hemen hemen hepsi Kartal figürünü kendi işaretleri kabul etmektedirler.
Değerli hemşehrilerimiz ; Dodurga beldemizle ilgili her şeyi güzümüzün yettiğince sizlere aktaracağız lakin bu çalışmalarda büyük çabalar sarf edilmektedir. Sizlerin desteğiyle birlikte bu güçlüklerin üstesinden geleceğimize inanmaktayız. Bu nedenle destek, öneri, özeleştirilerinizi bekliyoruz.

Dodurga Kelimesinin Anlamı
Dodurga kelimesini bugün kime sorsanız beldemizin adından ibaret olduğunu ifade edecektir. Fakat Dodurga kelimesi şayet Oğuz’un 24 boyunun Dodurga oymağının mensubiyetindeyse bir çoğumuzun bildiği gibi belde ismini oluşturmaktadır. Ancak Oğuznameye göre her oymağın bir adı ve bu adın bir anlamı ayrıca her oymağın bir işareti, damgası ve sayısı bulunmaktadır. Dodurga kelimesinin anlamıda bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı kayıtları, Selçuklu arşivleri ve Türk Tarihi araştırıldığında ortak sonuç olarak Oğuz kaynaklarının nitelendirdiği anlam ortaya çıkmaktadır. Bu anlam şudur ki Dodurga demek; Ülke alan, zapt eden, Yurt tutan anlamını taşımaktadır. Tarihi kaynaklar irdelendiğinde 1040 yılında başlayan Selçuklu hanedanlığının kurulma aşamasındaki yıllarda büyük bir payeye sahip olmuşlardır. Bunun yanı sıra yine Anadolu Selçuklularının hüküm sürdüğü 1077-1308 yılları arasında Dodurga oymağı bugünün tabiriyle süvari öncü birlik olmuştur. Bu nedenle Dodurga’nın anlamı Ülke alan, Yurt edinen olarak tarihteki yerini almıştır.


 

 
Bugün 6 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol